21 Mayıs 2010 Cuma

Tahmin Yarışması I


L'Auriga'nın yaza hazırlık etkinlikleri çerçevesinde yeni bir yarışma başlıyor. Yukarıda ki karenin hangi filmden alınmış olduğunu bilen ve bu filmin ismini yorum olarak bildiren ilk okur bir DVD kazanıyor. İlk yarışmamızın kazananına "Superbad" filminin DVD'si gidiyor, üstelik special edition yani iki cd'lik versiyon olanından. Pazartesi günü saat 00:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz, her kişinin bir tahmin hakkı vardır, herkese bol şans.

Yarışmamız Pazartesi saat 23:39 itibari ile sona ermiştir, ilk doğru cevabı veren kişi olan İgal M Superbad dvd'sini kazandı, kendisini tebrik ediyoruz. Katılan, katılmayan herkesi bir sonra ki yarışmaya bekliyoruz.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

A.C.A.B


Bir alıntıdır:

Migrosta neler oldu?
Bursa maçının 2-2 olduğu stad hoparlörlerinden anons edilince her renkdaş gibi çok sevindim. Maçın bitiş düdüğüyle beraber migros üstten‚ sahanın içine doğru koşmaya başladım. Yine de emin olamadığımdan dolayı hafif bir tedirginlik hâkimdi‚ topluluga ve bana.

Sahanın içinde hepimizi yıkan o anonsu duydum. Adam resmen Şampiyon Bursa diye bağırdı ve sahayı boşaltın dedi. Sanki babasının sahası gibi insanları kovdu. Neyse‚ boynum bükük migrosa geri tırmandım. İnsanların hepsi aynı tepkileri veriyordu; bu adam kim? Kimi kandırıyor? Böyle saçmalık‚ sorumsuzluk olmaz!
38 numaralı kapının önünde arkadaşlarımı beklemeye başladım. Bir anda en soldan (deplasman takımı tarafından) polisler birikti. Ve o taraftan başlayarak insanları coplamaya‚ tekme tokat dövmeye başladılar.Bir Fenerbahçeli abımızın koltuklar arasında yerde olduğunu gördüm. Polisler yere kapanmış adama olanca güçleri ile vuruyor‚ yanındaki oğlu çığlık çığlığa ağlıyordu.

Ben yardım etmek için ve polisleri durdurmak için; Lütfen vurmayın kalkamıyor adam dedim ki‚ sen bana işimi mi öğretcen lan diyerek benim merdivenden aşağı savurdu bir polis. Ardından aynı polis merdivenin yan tarafından (yaklaşık 2 metre ) birini sırt üstü yere fırlattı.
O renktaşımız kıpırdayamıyordu‚ bir tarafı kırıldı sandım. Sürükleyerek uzaklaştırmaya çalışırken‚ polisler bana da vurmaya başladılar. Arkadaşı kenara çektik‚ hala kalabalıgın cıkmasını bekliyorduk. Bir anda polisler üzerimize hücum etti‚ kendilerine ne bir şey attık‚ ne küfrettik. Adeta düşman ordusuna saldırır gibi‚ içerisinde cocukların‚ bayanların olduğu gruba hücum ettiler.

Fenalaşan insanlar‚ haksız yere dayak yiyip ağlayan insanlar her taraftaydı. Bulunduğumuz yerde değil Trabzonlu görmek‚ insan bile göremiyorduk. Ona rağmen acımasızca dövüldük. Bana cop sallayan polislerin yüz ifadeleri gün gibi aklımda‚ öyle bir nefret‚ hınçla sallıyordu ki copu‚ yiyen beş dakika kendine gelemedi. Polis hücumu durdu neyse ki‚
Biz öyle sandık‚ meğerse yorulmuşlar dinleniyorlarmış‚ migrosun yüksek merdivenlerinden bayanlar ve çocuklar daha zor iniyorlar hatta yavaş iniyorlar. Polis arkadan kovalayınca izdiham oldu.
Duruldu sanmıştık ki‚ yeni bir polis hücumu başladı.
Bilenler bilir‚ migros çıkışında bir köşe var‚ aynı çıkmaz sokak. İnsanlar en uzak yeri çıkış sanıp oraya doğru yürümeye‚ hatta birbirini ittirmeye ezmeye başladı. Taraftar grubunun en arkadasında polislerin önündeydim. Nefretle‚ kinle saldırıyorlardı‚ bir an bursanın şampiyonluğunu bizi döverek kutladıklarını!!! düşündüm. Neyse‚
Ben de kaçarken bi anda köşede sıkıştım. İnsanları duvarın öte tarafına attık. Daha sonra kendimi duvara çıkardım ve öte tarafa atlayıp‚ yardım istemeye koştum.

Öte tarafta ne göreyim. Bir tane polis yok‚ bir tane olay yok. Herkes rahat rahat duruyor. Ama duvara yakın kısımda ağlayan cocuklar‚ kızlar yakınları duvarın öbür tarafında ezilen insanlar. Güvenlik görevlisi buldum bi tane‚ yardım istedim. Öte tarafta insanlar köşeye sıkıştı‚ dayak yiyorlar‚ eziliyorlar dedim. Ne yapabilirm cevabı‚ mide boşluğuma yumruk oldu. Sinirden‚ çaresizlikten ağlamaya başladım. Duvara tekrar tırmandım‚ yardım etmek için‚ insanların çoğu çıkabilmiş Allahtan.
O sırada bir baktım‚ polis kamerası olayları çekiyor.Bi şey yapmadık diyorum. Gelen cevap adeta ikinci bir yumruk oldu. Bu bir toplumsal olay‚ adam seçemeyiz. Sen iyi bir cocuğa benziyorsun arada kalma dedi.
Arkadaşımızın kafasına taş geldi‚ hastaneye kaldırıldı diye savunma yapıyor üstüne üstlük. Koca taşı içeri niye alıyorsunuz kardeşim. Kapıda siz aramıyor musunuz bizi? Apış arasına kadar yoklamıyor musunuz? İçi boş plastik vuvuzelayı sokmuyorsun. Koca taş içerde.

Son sözümdür ki‚ haftaya kombinemi alıyorum. Takımımızı desteklemeye devam. Ama yönetimden ricamdır. Lütfen stada polis‚ en azından çevik kuvvet almayın.Laftan anlamıyorlar‚ insanlık bilmiyorlar.

Buyrun A.C.A.B;

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Ararsınız


Dün on yedi yıllık yaşantımın ikinci gerçek trajedesini yaşadım ve yaşadıklarımdan sonra duşmanımın başına gelmesin dedim, ancak aralarında ki bir çoğunluk haketmiyorlar bu temennimi. Onlar bukalemunluk yapanlar, inandıkları şeyin peşini bırakanlar, karaktersiz olanlar, taraf olmanın anlamını kavrayamamış olanlar ancak kendilerini taraf olarak göstermekle bir yerleri kalkanlar, kendi durumuna bir an olsun bakmazsınız rakibinin başarısızlığı üstünden masturbasyon yapanlar, bütün sene futbol konuşmayıp bir başarısızlıkta eksper kesilenler, aklı sıra dalga geçmeye çalışanlar, evet onlar hiç bir şeyi haketmiyorlar çünkü benim gözümde bir hiçler. Bu yazının amacı kimsenin başarısını gölgelemek, çekememek ya da geyik muhabbetlerine bir karşılık değildir, sevinmesi gereken sevinir, dalgasını geçer başımın üstünde yerleri vardır keza böyle yapan ve saygılı davranan düşman kardeşlerimde vardır, onların gözlerinden öperim ama işte bu yazı etrafımda bolca bulunan o ikiyüzlülere adres edilmiştir. Onlar kendilerini bilirler...

Bir taş olsaydı çatlardı inan, her şeye rağmen büyüyor sevdan.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Vintage


How much I hate him.

Çizgi roman güzeldir. Çizgi roman renklidir. Çizgi roman kaçıstır. Çizgi roman hayal gücüdür. Çizgi roman güldürürken düşündürür. Çizgi roman ebedi ve edebidir. Timeless, classic dediğimiz objelerdendir. Çizgi roman sanattır. Çizgi roman bir ele alındımı bırakma, bırakılamaz. Çizgi roman bir kültürdür. Çizgi roman çoğu zaman uydurmacadır ancak aklınızın alamayacağı kadar da gerçektir.

Bu günden itibaren "vintage" adı altında belirli süre zarflarında "vintage" mertebesine ermiş çizgi roman kareleri yayınlanacaktır.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Best Of L'Auriga-AC/DC-Thunderstruck


Zaten hafta, hafta yeni şarkı koyma olayını bırakmıştım ama artık sağ üst köşede ki şarkıyı değiştirmenin vaktinin geldiğinin farkına vardım. Çok da özel bir şarkı seçtim classic rock'ın babalarından AC/DC'den. Enteresandır ki, yaptıkları müzik ile Amerikanın batısında uçsuz, bucaksız kara yollarında 250 ile giden bir Dodge charger getirseler de gözümün önüne, Avusturalyalıdır kendileri. Bu şarkı, cumartesi geceleri dım tıs dım tıs şarkılar açıp boş yollarda basan yalnız ama bir o kadar da güzel arkadaşıma gelsin, koysun yapıcağı cd'ye "Thunderstruck"'ı da bir kendine gelsin. Zaten işi bilenler biliyor, Iron Man'ın soundtrack'i AC/DC parçalarından oluşmakta. Fazla uzatmadan o "number one" delikanlısına selam ederim...

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Game Boy


Tam yılını hatırlamıyorum da, ilk karşılaşmamı çok iyi hatırlıyorum şu aletle. İlk çıktığı zamanlar her oyuncakcının ön vitrininde, ben de yine bir Akmerkez gezmesindeyim gördüm aleti, sağdan soldan da duymuşum atarinin küçüğü çıkmış acayip bişeymiş diye
sarıldım annemin bacağına girdik oyuncakçıya(yanlış hatırlamıyorsam artık var olmayan Fatoş'du oyuncakcı, mor dekoru ile en sevdiğim oyuncakcı). İçeride mor t-shirt'lü personel bağlamış aleti televizyona küçük kutudan oynuyor görüntü televizyona gidiyor, biz çocuklar alışık değiliz böyle bağlantılar, kablolar falan pek bir yabancı bize, yok tabi bir playstation o zamanlar, bir sade atarimiz var. Neyse sorduk soruşturduk öğrendik ismini aletin Game Boy'muş Game Boy tabi bilmiyorum o zamanlar "game" ne demek "boy" ne demek ama bir yerlerden kulak dolgunluğu var şunun surasında erkek çocuğuyuz ve bin tane oyuncağımız var sağda solda görmüşüm anlamlarını bilmesemde, biliyorum eğlenceli kelimeler. En sonunda alıyoruz "Game Boy"u Mario oyunu ile birlikte adam bolca tembih ediyor bak cihazı açtığında Game Boy yazısı yamuk, yumuk, silik çıkarsa çıkar kaseti, kasetin altını bir güzel üfle tozlanmıştır ondandır diye. İyice bir tembihlendikten sonra gidiyoruz eve ve ben game boy olup çıkıveriyorum, her hafta yeni bir oyun, yeni bir heyecan. Hepsini verdiğimizi düşünmemize rağmen hala çıkar sağdan soldan kasetler, siz düşünün kaç kasetimin olduğunu. Tabi ilk "game boy"um renksizdi benim, sonra game boy color, ds, ms, advance bin tane türü çıktı hepsindende neredeyse bir tane olmuştur bizim evde heralde, her biri de ayrı bir heyecan olmuştur ben ve kardeşim için. Ulan Nintendo sen neydin ne oldun be! Üzgünüm ama Wii kesmedi beni bir başka bahara kaldı tekrar buluşmamız. Bu aralar Sony'le gençlik haberin ola.