21 Ekim 2010 Perşembe

European Basketball


Bu yazin sonuna dogru Turkiye'de gerceklesen dunya basketbol sampiyonasi ile birlikte kisa bir sure icin basketbolla yatip basketbolla kalktik hepimiz. Ilgilenenden, kurallari bilmeyenine kadar her bir birey havalara uctu Kerem Tunceri'nin mucize turnikesiyle. Hepimiz alistik bir sure icin basketbola, bize onerdigi guzelliklere ancak bu aliskanlikta bir ruzgar gibi gecti ve gitti bir cogumuzun bunyesinden.

Bu yazi, o atesi kaybetmis veya icine bir yerlere atmislara geliyor. Bu yazi, "abi ben aslinda basketbolu cok seviyorumda, sabahin korunde kalkamam adamlari izlemek icin"cilere, "vallahi saat calmadi, uyanamadim" ya da "abi ben sadece NBA takip ederim, ulke basketbolu cok kotu. Avrupada ucluk cizgisi daha yakinda"cilara geliyor.

Evet, size sesleniyorum! Bir kez olsun bahane aramayin ve bu sene NTVspor'un ayaklarimiza getirdigi Euroleague'i deneyin. Sert savunmayi, takim oyununu, "Beat LA!", "Boston Sucks" tezahuratlarinin otesine gidin, rengarenk tribunleri, mac boyunca sallanan bayraklari yasayin ama en onemlisi icinizdeki basketbol askini ortaya cikarin.

Sadece futboldan ibaret olmasin spor bilginiz, bir tek Kobe olmasin en sevdiginiz basketbolcu, draft edilmeyen kolej basketbolcularini taniyin, Avrupali guardlari, sutor pivotlari taniyin. Herseyden oncesi futolda desteklediginiz takimi, basket bransinda da destekleyin gidin yep yeni salonlara. Seyirci siralamasinda yerlerde surunmesin 100 yillik 25 milyon taraftari olan kulubunuz.

Izleyin biraz zevk alin, mucadele gorun, gercek sporcular gorun, mukemmel organize edilmis avrupa liglerini yasayin, yasatin. Yer bulsun basketbol medyamizda bizler sayesinde.

Bir sans verin icinizde ki basketbol sevgisine cunku ulke olarak futbolun otesine gitmeye ihtiyacimiz var inanin.

I feel devotion

Hiç yorum yok: